Herkese OKK 7. Blog Turu’nun 2. Gününden merhaba! Bugün sizlerle
kitabımızdan alıntıları paylaşacağım.
Ne de olsa en derin yaralar zamansızca kanamaya
meyilli olanlardır.
………………………………………….
Her bir kelimeyi okumak istiyor ama bilmek
istemiyordum. Hayatım, tıpkı hayal ettiğim gibi benim bilmediklerim üzerine
dayanıyordu.
………………………………………….
Sanırım Yargıç Stanton yara bandının hızlıca çekilmesi yaklaşımına inanıyordu. Ancak insanlar yara bandı değillerdi.
Sanırım Yargıç Stanton yara bandının hızlıca çekilmesi yaklaşımına inanıyordu. Ancak insanlar yara bandı değillerdi.
………………………………………….
Biz, dibin sadece bizi çeken kumdan ibaret olduğunu görmek için en dibe dokunmuştuk.
………………………………………….
Ve
uzun zamandan sonra ilk kez bir şey daha hissediyordum, umut.
………………………………………….
“Anneciğim,
şey sen ölmeyeceksin değil mi?”
“Tatlım,
bir gün öleceğim. Herkes ölecek ama önce, uzun bir süre buralarda olmayı
planlıyorum.”
“Şey,
yakın zamanda buralardan gitmeyi planlıyor musun?”
“Ah,
tatlım. Hayır. Sizi asla terk etmeyeceğim. Söz veriyorum. Tamam mı?”
………………………………………….
Aynadaki
buğunun puslu bir fotoğrafmışçasına gizlediği kırışıklıklarım bile canımı
sıkamazdı. Çünkü gülümsemezseniz gözlerinizin etrafı da kırışmazdı ve ben öyle
çok gülümsüyordum ki.
………………………………………….
Bu
çılgın bir fikirdi. Fakat işe yarayabilirdi. David'i aramam gerekiyordu.
Lucy'yi aramam gerekiyordu. Muhtemelen bir psikiyatrisi de aramam gerekiyordu.
………………………………………….
"Ah,
Tanrım,"dedi David. "Dikkat et. Tarifte kan portakalı suyu diyor, kan
ve portakal suyu değil. "
………………………………………….
Tanrısal
bir gücün ya da doğanın araya girerek , Dur. Bu bir sınavdı. Ama unut gitsin.
Arkanı dön, çocukları eve götür. Artık bitti, demesini umuyordum.
Çekiliş için Fighting!! bloguna uğramayı unutmayın!
Herkese bolkitaplı günler!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder