Kitap Adı: Tersyüz
Kitabın Orijinal Adı: Making Face
Yazar Adı: Amy Harmon
Türü: Günümüz
Aşk, Yeni-Yetişkin
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı: 373
Basım Tarihi: 2014
Puanım:
5/5
Arka
Kapak Yazısı: Ambrose Young okulun en çekici çocuğu ve
kasabanın yıldız güreşçisiydi. Uzun boylu ve yapılı bir vücudu, omuzlarına
değen saçları ve yakıcı gözleriyle aşk romanlarının kapaklarını süsleyebilecek
kadar yakışıklıydı. Fern Taylor bunun farkındaydı ve Ambrose Young'a âşıktı.
Belki de bu kadar yakışıklı olduğu için Fern asla onunla birlikte olabileceğini
düşünmemişti. Ta ki her şey tersyüz olana ve Ambrose'un eski yakışıklılığından
eser kalmayana kadar…
Tersyüz, beş genç adamın küçük bir kasabadan kalkıp
savaşa gidişinin ve içlerinden sadece birinin geri dönüşünün hikâyesi...
Hayatı, benliği, güzelliği kaybetmenin hikayesi... Bir kızın, yıkılmış bir
çocuğa ve yaralı bir savaşçının, sıradan bir kıza olan aşkının hikâyesi... Kalp
kırıklığının üstesinden gelen bir arkadaşlığın ve bilinen kalıpların dışına
çıkan bir kahramanın hikayesi... Tersyüz, hepimizin içinde biraz iyiliğin biraz
da kötülüğün olduğunu keşfettiğimiz modern çağın Güzel ve Çirkin'i...
Yorumum:
Uzun zaman sonra ilk kez bir kitaptan bu kadar çok etkilendim. Okurken üzüntüyse
üzüntü, sevinçse sevinç ne anlatılıyorsa onu hissettim.
Güzel ve çirkin
hikayelerine bayılırım. Özellikle Çirkin Betty çok sevdiğim bir diziydi. Yakışıklı
bir adam, ona aşık olan çirkin bir kız. Kız sonra güzelleşir, adam ona aşık
olur diye uzar gider. Başı, ortası, sonu belli olan, kurgu bakımından sizi
yormayan bilindik bir hikayedir bu. Ben de kitaba başlamadan önce Tersyüz için
tam da bahsettiğim gibi sadece karakterleri yer değiştirmiş bir hikaye
bekliyordum ki okumaya başladığımda tamamen yanıldığımı gördüm.
Güzel ve Çirkin masalı
beklerken, değişik bir kurgunun içinde buldum kendimi. Amy Harmon, bilindik bir
konuyu masalsı yönü ile değil de duygular üzerinden ele almıştı. Okurken her
bir duygu vurdu bana.
“Seni
istemeyen birine ait olabilir misin? Fern bunun mümkün olduğuna karar vermişti,
çünkü kalbi ona aitti ve o istese de istemese de fark edecek gibi görünmüyordu.”
Fern Taylor,
çocukluğundan beri Ambrose Young’a aşıktır. Ambrose, kasabanın en dikkat
çekici, yakışıklı gencidir. Fern ise dişlerinde telleri olan, şişe dibi
gözlükler kullanan, anlamsız kızıl saçlara sahip, çelimsiz, küçük bir çocuğa
benzeyen bir kızdır. Genç kız her şeyin farkında olmasına rağmen yine de
umutsuzca Ambrose’u sevmeye devam etmektedir.
“Asla
sevilmek istediğin biçimde sevilmeyeceğin gerçeğini kabullenmek zor.”
Lise bitince kasabadan
beş genç orduya katılıp Afganistan’a gitmeye karar verir. bu gençlerin içinde
Ambrose de vardır. Kurulan bir tuzak, patlayan mayınlar… Dört genç yaşamını
yitirirken Ambrose hayatta kalmıştır. Hem de yüzünün bir yarısı korkunç
yaralar, şarapnel parçaları ile kaplı bir şekilde.
“Ambrose,
dikkat çekmeden onu görebileceği bir yere konumlanarak geceler boyu izlemişti. Ve
birçok kez nasıl bu kadar kolay gitmesine izin verdiğini düşünmüştü. Böyle anlar,
eskiden aynaya baktığında gördüğü yüzü özlemesine neden oluyordu. Bir zamanlar
sorgusuz sualsiz kabullendiği yüzü… İlgisini çeken güzel bir kız olduğunda
işini kolaylaştırmış olan yüzü… Aynı
daha önce çektiği gibi, onun ilgisini bir kez daha çekeceği kesin olan bir
yüzdü bu. Ama bir daha asla sahip olamayacağı bir yüzdü. Bu yüz olmadan kendini
kaybolmuş hissediyordu. Bu yüzden sadece izliyordu.”
Fern yine de Ambrose’den
vazgeçmez. Kendi deyimiyle yavru köpek gibi peşinden ayrılmaz, onu tekrardan
hayata döndürmeye çalışır. Genç adam için bu çok zordur. Artık yakışıklı
olmadığı için Fern’in onu birine muhtaç olduğu için sevdiğini düşünmektedir. Çünkü
Fern, çirkin ördek yavrusundan kuğuya dönüşmüştür. Diş telleri çıkmış, lens
kullanmaya başlamış ve vücudu şekillenmiştir. Ancak genç kızımız da Çirkin Kız
Sendromu vardır. Hala güzelleştiğinin farkında değildir. Bu yüzden de genç adam
için yeterince iyi olmadığına kendini inandırmıştır.
Bir de Bailey vardı
hikayemizde. Fern’in kas hastası olan kuzeni. Kolunu kıpırdatamayan,
yürüyemeyen, az bir ömrü kalmış genç bir adam. En çok Bailey’i sevdim, en çok
Bailey’e güldüm ve en çok Bailey’e ağladım… Bailey konusuna girersem kitabı
okumanıza gerek kalmayacak, o bakımdan bu kısmı burada kesiyorum.
Kurgu, gerçek hayattaki
gibiydi. Bir kitabı okuruz ve karakterleri severiz ama olaylar bize gerçek dışı
gelir ya Tersyüz’de hiç öyle hissetmedim. Her şey olması gereken şekilde
ilerledi.
Duygusal ama çok güzel bir
Güzel Çirkin romanıydı. Konuyu sevenlerin sevebileceğini düşünüyorum.
Not 2: Bu
yazıyı “kitaptutkum.blogspot.com” dışında herhangi bir blog/forum/internet
sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!
Herkese bol kitaplı
günler!!
İlgimi çekti esasen,çok garip bir alışkanlığım var.Kitabın adı ve dışının dizaynı sevip sevmememde büyük rol oynuyor.Vitrinime değil iklimime diyen Ajda ablamız kızsa da malesef yapıyorum :)
YanıtlaSilBazen ben de bazı kitaplara kapağından dolayı okuyorum ya da okumuyorum :) Ama zamanla azaldı bu :)
Silselam *-* mimlendin :) http://kitapkavanoz.blogspot.com.tr/2015/02/mim-6-kitap-tag.html
YanıtlaSilMerhaba ^_^ Teşekkür ederim, en kısa zamanda yapacağım :)
Sil