19 Şubat 2015 Perşembe

Tersyüz - Amy Harmon



Kitap Adı: Tersyüz
Kitabın Orijinal Adı: Making Face
Yazar Adı: Amy Harmon
Türü: Günümüz Aşk, Yeni-Yetişkin
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı: 373
Basım Tarihi: 2014
Puanım: 5/5


Arka Kapak Yazısı: Ambrose Young okulun en çekici çocuğu ve kasabanın yıldız güreşçisiydi. Uzun boylu ve yapılı bir vücudu, omuzlarına değen saçları ve yakıcı gözleriyle aşk romanlarının kapaklarını süsleyebilecek kadar yakışıklıydı. Fern Taylor bunun farkındaydı ve Ambrose Young'a âşıktı. Belki de bu kadar yakışıklı olduğu için Fern asla onunla birlikte olabileceğini düşünmemişti. Ta ki her şey tersyüz olana ve Ambrose'un eski yakışıklılığından eser kalmayana kadar… 

Tersyüz, beş genç adamın küçük bir kasabadan kalkıp savaşa gidişinin ve içlerinden sadece birinin geri dönüşünün hikâyesi... Hayatı, benliği, güzelliği kaybetmenin hikayesi... Bir kızın, yıkılmış bir çocuğa ve yaralı bir savaşçının, sıradan bir kıza olan aşkının hikâyesi... Kalp kırıklığının üstesinden gelen bir arkadaşlığın ve bilinen kalıpların dışına çıkan bir kahramanın hikayesi... Tersyüz, hepimizin içinde biraz iyiliğin biraz da kötülüğün olduğunu keşfettiğimiz modern çağın Güzel ve Çirkin'i...

Yorumum: Uzun zaman sonra ilk kez bir kitaptan bu kadar çok etkilendim. Okurken üzüntüyse üzüntü, sevinçse sevinç ne anlatılıyorsa onu hissettim. 

Güzel ve çirkin hikayelerine bayılırım. Özellikle Çirkin Betty çok sevdiğim bir diziydi. Yakışıklı bir adam, ona aşık olan çirkin bir kız. Kız sonra güzelleşir, adam ona aşık olur diye uzar gider. Başı, ortası, sonu belli olan, kurgu bakımından sizi yormayan bilindik bir hikayedir bu. Ben de kitaba başlamadan önce Tersyüz için tam da bahsettiğim gibi sadece karakterleri yer değiştirmiş bir hikaye bekliyordum ki okumaya başladığımda tamamen yanıldığımı gördüm. 

Güzel ve Çirkin masalı beklerken, değişik bir kurgunun içinde buldum kendimi. Amy Harmon, bilindik bir konuyu masalsı yönü ile değil de duygular üzerinden ele almıştı. Okurken her bir duygu vurdu bana.

“Seni istemeyen birine ait olabilir misin? Fern bunun mümkün olduğuna karar vermişti, çünkü kalbi ona aitti ve o istese de istemese de fark edecek gibi görünmüyordu.”


Fern Taylor, çocukluğundan beri Ambrose Young’a aşıktır. Ambrose, kasabanın en dikkat çekici, yakışıklı gencidir. Fern ise dişlerinde telleri olan, şişe dibi gözlükler kullanan, anlamsız kızıl saçlara sahip, çelimsiz, küçük bir çocuğa benzeyen bir kızdır. Genç kız her şeyin farkında olmasına rağmen yine de umutsuzca Ambrose’u sevmeye devam etmektedir.

“Asla sevilmek istediğin biçimde sevilmeyeceğin gerçeğini kabullenmek zor.”
 
Lise bitince kasabadan beş genç orduya katılıp Afganistan’a gitmeye karar verir. bu gençlerin içinde Ambrose de vardır. Kurulan bir tuzak, patlayan mayınlar… Dört genç yaşamını yitirirken Ambrose hayatta kalmıştır. Hem de yüzünün bir yarısı korkunç yaralar, şarapnel parçaları ile kaplı bir şekilde.

“Ambrose, dikkat çekmeden onu görebileceği bir yere konumlanarak geceler boyu izlemişti. Ve birçok kez nasıl bu kadar kolay gitmesine izin verdiğini düşünmüştü. Böyle anlar, eskiden aynaya baktığında gördüğü yüzü özlemesine neden oluyordu. Bir zamanlar sorgusuz sualsiz kabullendiği yüzü… İlgisini çeken güzel bir kız olduğunda işini kolaylaştırmış olan yüzü…  Aynı daha önce çektiği gibi, onun ilgisini bir kez daha çekeceği kesin olan bir yüzdü bu. Ama bir daha asla sahip olamayacağı bir yüzdü. Bu yüz olmadan kendini kaybolmuş hissediyordu. Bu yüzden sadece izliyordu.”

Fern yine de Ambrose’den vazgeçmez. Kendi deyimiyle yavru köpek gibi peşinden ayrılmaz, onu tekrardan hayata döndürmeye çalışır. Genç adam için bu çok zordur. Artık yakışıklı olmadığı için Fern’in onu birine muhtaç olduğu için sevdiğini düşünmektedir. Çünkü Fern, çirkin ördek yavrusundan kuğuya dönüşmüştür. Diş telleri çıkmış, lens kullanmaya başlamış ve vücudu şekillenmiştir. Ancak genç kızımız da Çirkin Kız Sendromu vardır. Hala güzelleştiğinin farkında değildir. Bu yüzden de genç adam için yeterince iyi olmadığına kendini inandırmıştır. 

Bir de Bailey vardı hikayemizde. Fern’in kas hastası olan kuzeni. Kolunu kıpırdatamayan, yürüyemeyen, az bir ömrü kalmış genç bir adam. En çok Bailey’i sevdim, en çok Bailey’e güldüm ve en çok Bailey’e ağladım… Bailey konusuna girersem kitabı okumanıza gerek kalmayacak, o bakımdan bu kısmı burada kesiyorum.

Kurgu, gerçek hayattaki gibiydi. Bir kitabı okuruz ve karakterleri severiz ama olaylar bize gerçek dışı gelir ya Tersyüz’de hiç öyle hissetmedim. Her şey olması gereken şekilde ilerledi.
Duygusal ama çok güzel bir Güzel Çirkin romanıydı. Konuyu sevenlerin sevebileceğini düşünüyorum.

Not 1: Blogumda yorumladığım tüm kitapların listesine buradan ulaşabilirsiniz.
Not 2: Bu yazıyı “kitaptutkum.blogspot.com” dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!

Herkese bol kitaplı günler!!

4 yorum:

  1. İlgimi çekti esasen,çok garip bir alışkanlığım var.Kitabın adı ve dışının dizaynı sevip sevmememde büyük rol oynuyor.Vitrinime değil iklimime diyen Ajda ablamız kızsa da malesef yapıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen ben de bazı kitaplara kapağından dolayı okuyorum ya da okumuyorum :) Ama zamanla azaldı bu :)

      Sil
  2. selam *-* mimlendin :) http://kitapkavanoz.blogspot.com.tr/2015/02/mim-6-kitap-tag.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba ^_^ Teşekkür ederim, en kısa zamanda yapacağım :)

      Sil